Babası Hz. Yakub, ileri görüşlülüğü ve önsezisiyle bu rüyanın, Hz. Yusuf için anlam yüklü bir rüya olduğunu kavramıştır. Ama, ne Yakub, ne de kıssanın üslubu bu rüyanın tüm anlamını hemen açığa vurmayacaktır. Bu noktadaki en önemli olaylar, ancak iki perde sonra ortaya çıkacaktır. Rüyanın net biçimde anlaşılması ise son perdede, başlangıçtaki meçhul geleceğin artık görülüp bilinmesiyle mümkün olacaktır. Bu sebeple Hz. Yakub bu aşamada, Hz. Yusuf'a rüyasını kardeşlerine anlatmamasını öğütleyecektir. Bunun nedeni de yüreğindeki korkudur: Küçük Yusuf'un üvey ağabeyleri olan diğer çocukları, bu rüyayı duyduklarında, taşımakta olduğu müjdeyi farkedebilirler... Şeytan buradan hareketle onların özbenliklerinde bir gedik açabilir, onların yüreklerini kıskançlıkla doldurabilir. Onlar da şeytana uyarak Hz. Yusuf'un başına kötü işler açabilirler! Bu sebeple Hz. Yusuf'a;
"Yavrum, bu rüyanı kardeşlerine anlatma, sonra sana tuzak kurarlar!"
Ardından, bu sözünün gerekçesini de belirtecektir:
"Çünkü şeytan, insanın açık bir düşmanıdır."
Çünkü şeytan, insanların yüreklerine girerek onları birbirlerine karşı bileyebilmekte, onlara hataları ve kötülükleri çekici gösterebilmektedir.
Hz. İbrahim oğlu İshak oğlu Yakub, bu rüyanın oğlu Yusuf için bir müjdenin habercisi olduğunu hissetmişti. Yaşadığı peygamberlik atmosferi, ayrıca atası İbrahim ve onun soyundan gelen mü'minlerin Allah tarafından kutsandığını bilmesi hasebiyle, sözkonusu müjdenin; din, kurtuluş ve bilgi bağlamında olabileceğini düşünmüştü. Onun tahminine göre, Hz. İbrahim'in soyundan gelen oğulları arasından seçkin kılınıp kutsanacak, böylece Hz. İbrahim'in soyundan gelen kutlular zincirine eklenecek kişi, böylesi bir rüya görmesi sebebiyle Yusuf olmalıydı... Bu yüzden ona şöyle dedi:
"Tıpkı rüyanda gördüğün gibi Rabbin seni peygamber olarak seçecek, sana olayları (ya da rüyaları) yorumlamaya ilişkin bazı bilgiler öğretecek ve daha önce ataların İbrahim ile İshak'a yönelik nimetini nasıl tamama erdirdi ise, sana ve Yakub'un soyuna yönelik nimetini de tamama erdirecektir. Hiç kuşkusuz Rabbin her şeyi bilir ve her işi yerinde yapar."
Böylesi bir rüyanın Hz. Yakub'a, yüce Allah'ın Hz. Yusuf'u seçkin kılacağını, ataları Hz. İbrahim ve İshak'a nimetini tamamladığı gibi, ona ve Yakub soyuna da tamamlayacağını düşündürmesi son derece doğaldır. Yalnız, bunlarla kalmayıp, ayrıca şu sözü de söylemiş olması ister istemez dikkatimizi çekmektedir:
"Sana olayları (ya da rüyaları) yorumlamaya ilişkin bazı bilgiler öğretecek."
Bu ayetteki "te'vil" sözcüğünün anlamı, gelecekte olacakları bilmektir. Ancak (olayları ve rüyaları diye çevirdiğimiz) "el-ehâdîs"le gerçekten kastedilen nedir? Birinci sebep, Yakub bu sözüyle, Allah'ın Yusuf'u seçkin kılacağını, ona gerekeni öğreteceğini, "olaylar"ın daha baştan gelecekten nasıl sonuçlanacağını anlayabilecek denli sağlıklı bir ileri görüşlülük ve keskin bir sezgi lütfedeceğini kastetmiştir. Bu, ileri görüşlü, kavrama gücü keskin bir kula, Allah katından verilmiş bir ilhamdır. Nitekim Hz. Yakub bu konudaki sözlerini, hikmet ve Allah katından verilmiş bilgi atmosferi içinde, şöyle noktalamaktadır: