Küçük yaşlarımda kış aylarında kestane yerken , büyük babamın bana anlattığı efsaneler vardı , sanki büyük babam zamanında başka bir boyutta yaşamış gibi anlatırdı ,sanki o efsanelerde yer edinmiş ve efsanelere şahit olmuş gibiydi ,yine efsanelerden birine başladı ve kış ayıydı , yazın çok çalıştığımız için hikayelere fırsat kalmıyordu kışın kuşlar gibi birimize sokulup ,sıcaklığımızda ısındığımız zamanlarda anlatma fırsatı olurdu büyükbabamın kışlar soğuk olsa da hikayeler hep içimizi ısıtıyordu ,
Evlat ; sana bu yaşıma kadar , değerli bir miras bırakamadım , ah benim küçük torunum altın saçlı miniğim, sana efsanelerin en değerli anahtarını bırakıyorum , her efsanenin kapısını aralayan bir anahtar büyüdüğün zaman o anahtar seni bulacak diyerek , anlatmaya başladı ; karanlık denizlerin bir hükümdarı vardır sevgili torunum , gökten kovulan bir okyanusa çakılan bir ruhun efsanesidir bu , o öyle bir ruhtu ki göklerin amirliğini yapardı , her bir bulutta yağmur damlasıydı , zeki ve çağlayan bir ruhtu , göklerde çok uzak bir diyarda kapısının nehir olduğu merdivenlerinin ise taşlardan olduğu diyarda yaşıyordu bu kudretli ruh ateşin ruhuydu el-ateş idi, ateş muhafızı , göklerde dolaşırken bir gün içine bir kuşku düştü aslında sevgili torunum içine düşen kuşku onu çağıran belaydı , muhafız kendisine sordu ben bu diyarda bu bölgelerin kontrolünü sağlıyorum , peki ya biraz daha uzaklarda ne var diye kendine bir soru yöneltti oysa benim altın saçlı torunum onu çağıran bir diken büyücüsü vardı ateşin ruhu bu diyarda tek değildi , ateşin ruhu var olmadan önce yaradılan ve 100yıllık uykuya yatmış biri daha vardı , o varlık uyudumu 100 yıl uyurdu , gölgeydi karanlıktı gülleri ve dikenlerini yöneten bir varlıktı , korkunçtu tehlikeliydi ve aynı zamanda bilgeydi ama ateşin muhafızını görünce o muhafızı kıskandı , saklandı ve gizlendi uyandığını kimseye söylemedi ve muhafızın yakışıklı olması güçlü olması ve gerçek bir kılıcının olması diken büyücüsü gölgelerin efendisi gölgenin canı el-can ‘ ı rahatsız etmişti , gölge oluşu saklanmasına ve gizlenmesine sebep oluyordu ama el-can da beden ve vücut buluyordu sadece korkunç olmak ona daha kudretli geliyordu , gel gelelim başa sevgili torunum ; ateşin muhafızı içine düşen kuşku ile görev yerinden uzaklaşmıştı zaman su gibi akıp gidiyordu daha yeni yerler görüyor şaşırıyor uzaklaştıkça uzaklaşası geliyordu dev bir heykel gördü şaşırdı bu heykel bir anka kuşuydu ve sarmaşıklar vardı , heykel bir kayalığın üzerinde duruyordu , heykelin altında kilitli ve mühürlü bir kapı vardı içine hoş bir his doğdu onu gülümseten , sonra ise biraz daha ilerledi yokuş gördü ve daha da ilerledi o kadar çok ilerlemişti torunum eve görev yerine nasıl döneceğini unutana kadar ilerlemişti , çok korkunç bir kayalık ve kapı gördü kıpkırmızı ve siyah renkli güller sonra ileriye doğru daha da renkli güller görmüştü diğer renkli güllerin dikenleri kahverengi , ama kırmızı ve siyah güllerin dikenleri daha sivri iri ve dikenlerde siyaht bir kapı vardı aynı şekilde kayalıkların altında küçük bir mağrayı andırıyor ama kapısı olan bir mağra gibiydi , ve kapısında herhangi bir kilit yoktu güllerin arasında ten rengi siyah , gözleri kıpkırmızı , saçları dağınık kasları olan omuzu geniş olan ,aynı şekilde saçları da siyah gerçekten olgun ve karizmatik bir adam belirdi siyah olması vücudunun pürüsüz olması ve üzerindeki o siyah asil kıyafet onu kusursuz bir gölge efendisi yapıyordu , ateşin muhafızı ise uzun boylu ten rengi ise koyu çamurun rengi gibiydi toprağın koyusundandı , sarı saçları vardı erkek olmasına rağmen gözlerinin hemen altında yanaklarınde toprak renkli lekeleri vardı , çok güzel turuncuya çalık renkli mi renkli gözleri vardı hem saf hemde çok yakşıklıydı askeri bir kıyafeti vardı asil ve dik duruşluydu , kılıcıda belindeydi ; ruhu ateş olan muhafız sordu sen de kimsin ben seni burada ilk defa görüyorum , gölgelerin efendisi konuştu ben dedi el-can buranın yerlisiyim uyurlardan , muhafız şaşırdı ve evet uyurları duymuştum her 100yılda uyanırlarmış , gölgelerinin efendisinin sözleri ve bakışları değişiyordu sinirli öfkeli bir hal alıyordu , ve gaddarca söze başladı sen dedi ateşin oğlu burada yenisin , ve aynı zamanda yönetici seçilmiş bir ruhsun ve benim bölgemdesin ben uyandığıma göre sana ait olan bölgeyide ben yöneteceğim , bura da ki tek yönetici ruh benim , ateşin ruhu muhafız duruma çok sinirlendi ve hayır dedi , bana verilen görevi layığı ile yerine getirmeliyim , ve buna sen engel olamasın ruhlar arasında anlaşmalar olurdu sevgili torunum iki ruh anlaşır ise kabul ederler ,ise bir diğeri tüm canlıları yönete bilirdi , ve el –can tehdit etmeye başladı buradaki kurallrı bilmiyorsun seni burada istemiyorum seni anka ve benim çevremde görmek istemiyorum , senin yönetiğin bölgenin de hükümdarı olmak istiyorum ve buna engel olamayaaksın diyerek yerden çıkardığı dikenli güller ile muhafızın etrafını sardı muhafız yerden çıkan sarmaşık güllerin arasında sıkışmaya kaybolmaya başlamıştı dikenler her yerini kesmiş ve çığlıklar yükseliyordu gölgenin efndisi uyuyan bir güzele aşıktı ve kendisi siyahtı ve renkli adamın güzeli elinden almasından korkuyordu ve bu renkli yakışıklı adamı bölgeden uzaklaştırmak anka ile arkadaş olmasını engelemek ve ayrıca diğer bölgenin yönetimini elinde tutmak için ona saldırdı , ankanın uyanmasına sayılı günler vardı ve gölge anka uyanınca tekrar kendisini görsün başka bir erkeği görmesin istiyordu çünkü gölgenin akıl almaz şüpheleri ve benciliği durumu korkunç ve çirkin bir hale sokuyordu , birden muhafız bütün vücudunu ateşe çevirdi , ve bedenini kaplayan gül sarmaşığından kurtuldu , ve gölgenin canı , şaşırdı muhafız elindeki kılıcı ile gölgenin efendisinin üzerine doğru koşmaya başladı ve şu cümleler döküldü bana verilen emirlerden biri diğer canlıları rahatsız eden ve kuralları dinlemeyen varlıkları cezalandırmak sen bana saldırdın ve bunu ödeyeceksin can atıldı sözlerine seni günlerce izliyorum ve burada olmanı istemiyorum , muhafız durdu ve ben sana ne yaptım sadece yeni olmam mı bana saldırmana sebep buradaki işleyişi bozuyorsun benden istediğin şeyi sana vermediğim için mi bana saldıryorsun , el can ise donuklaşmıştı ve senden önce daha bir çok kişiye hükmettim beni anlatmamış olmaları üzücü ben uyumadan önce buraları yöneten bendim ve sen benim elimden yönettiğim bilgelerden birini almışsın ve bana geri vermiyorsun , bende zorla alırım derken gölgelerin efendisi bir geçit açtı , muhafızın hemen arkasından ve gölgelerin efendisi son kez kötü bir şekilde gülümseyerek senin gibi güzel yüzlü varlıkların yaşadığı ülkeye göndereceğim seni senin burada yerin yok diyerek bir sarmaşık ile ona saldırarak onu geçitten aşağı iterek kavga sonlanmıştı ve muhafız geçiten geçerek dünya yüzündeki okyanusa çakılmıştı ,el can onu güzeliği yüzünden kıskanmıştı , bir bahane ile onu geçitten aşağı atmak istiyordu çünkü uyuyan anka kızı çok güzel ve ateşin ruhu gibi sarı saçlıydı , anka el canı hep dostu olarak görüyordu ama , can onu seviyordu ama hiç söylememişti sevdiğini bu yüzden ankanın ateşin ruhunu güzel bulması ve ona aşık olmasından korkmuştu uyanmadan önce onu ortadan kaldırmak mantıklı gelmişti , çünkü anka uyumadan önce gerçek aşkın ne olduğunu merak ettiğini cana söylemişti ve can için bir umut kapısı açılmıştı , gaddarlığı bir ruhun soğuk sulara gömülmesine sebep olmuştu ,ama biz ankanın olağanüstü olduğunu hep unuturduk anka kızı o dünyalar güzeli bir bilge , ateşin muhafızı okyanusa düştüğünde usulca dibe batıyordu soğuktu çok soğuktu su ,ve bir hülya görür gibi oldu suyun içinde bir düş görür gibi oldu ateşten bir anka kuşu yaklaşıyordu sanki ona sanki suyun içinde uçan bir anka gibiydi kendisinin yukarı duğru çekildiğini gördü ve birden bire kıyıya doğru yükseldi ve bedeni kıyıya vurdu … yeryüzü alemine düşmüştü , ve artık zorlu bir sınav başlıyordu onun için ,baygındı kıyıya vurmuştu ve okyanusada acılı bir şekilde çarpmıştı canı yanıyordu ,gözlerini hafif aralamış çok tatlı minyon bir kız görüyordu ama gözleri kapanmıştı tekrardan bayılmıştı tek hatırladığı acı ve o güzel kız ölümün ucundaki o güzellik saflık…
Büyükbabam duraksadı ve bende eeee devamı yokmu diyrek karşılık verdim ; büyükbabam kahkaha attı tabiî ki devamı var ama dur miniğim biraz soluklanayım , büyük baba bu çok zalimce kıskançlık kötü bir duygu , büyükbabam sözlerine devam etti evet miniğim sana kıskançlığın nasıl bir hikaye yaratığını anlatmaya devam edeyim o halde yeryüzüne inen bu ateşin ruhu asırlarca diğer varlıklarla yaşadı intikam yemini etti iyi olan koruyucu bu ruh kötü bir lider oldu güçlüydü ve yeyüzündeki herkese dehşet saçtı bu yaradılan varlıkların arasında insanlarda vardı ama insan dünyasına geçiş yoktu hem geri gökyüzüne çıkacak o varlığı sonsuza kadar yok edecekti hemde yeryüzünün ve insanların hükümdarı olacaktı kanlı bir yemin etmişti asırlar asırları kovalamıştı olgunlaşmıştı yaş katmıştı bilgelik katmıştı yeryüzü ateşin oğluna günden güne güzeliği artmıştı daha güçlü kudretli bir hükümdar olmuştu ama kötüydü emrindeki herkese eziyet ediyordu kindar olmuştu ona yapılan haksızlığı hiç unutmuyordu , gölgelerin efendisi ise yeryüzünü göremezdi sadece haberci varlıklar vardır posta taşırlar , bu varlıklardan yeryüzünde dehşetli bir liderin olduğunu duymuştu sadece gölgelerin efendisi ve vaktini vakit gününü gün ediyordu gölgelerin efendisi ve aşkını ankaya itiraf etmiş anka bu aşka karşılık vermemişti sinirden öfkesinden kendini yiyordu bu aşk için zorla ankayı ikna etmek istiyordu ama bir gün anka göç etti ve gölgelerin efendisi öğrenince ortalığı birbiirnne kattı hırsı ve istekleri onu hasta ediyordu gel zaman git zaman ankadan bir haber yoktu onu her yerde aradı herkese sordu giderek yaşlanıyordu ve uyuma vakti geliyordu gölge endişeliydi ya bir daha ankayı göremezse kendi mağarasına kapandı ve içindeki duyguları bastırarak uyudu sadece güzel olan her şeyin kendisinin olmasını istiyordu siyahlığı ona kusur olarak geliyordu ama aslında siyahlığın içinde ki o güzel cazibesini göremiyordu ona hayran olan diğer tüm varlıkları red ediyordu akışı korkuyordu ama hatası ise yeryüzüne izinsiz bir varlığı göndermesiydi , gel zaman git zaman ateşin oğlu düştüğünde ona yardım eden ruhu düşünüyordu yeryüzünde kurduğu kralıkta kimseyi sevemedi aklında varsa yoksa anka ve kızdı hem intikamı için planlar yaparken hemde o güzelliği aklından çıkaramıyordu yeryüzünde bir ordu topluyordu ve gizli geçitlerin şiresini öğrenmeyi yıllar sonra başarmıştı vakit geliyordu geçiti tekrardan açaçak gökyüzüne çıkacak ve gölgelerin efendisi ile savaşaçaktı çünkü iyi biliyordu bölge liderlerinin elinin altında muhafızlar olurdu iyi biliyordu ö gölgeninin de muhafızları vardı , zamanında yönetiği bölgede kendisinin de vardı ama her iksininde bilmediği bir şey vardı zaman farkı , büyükbabam gülümsedi zaman dilimi çok farklıydı gölgelerin efendisi uyudu ve uyandı yine her yer gelişmiş gökyüzü büyümüştü tekrardan görevlilerden bilgi alarak yerine geçmiş ve liderliğini yapıyordu , ama gireceği savaştan haberi yoktu gölge olması ve karanlık olması aslında karanlık güçlere hükmetmesi ve diken büyücü olması ona verilen bu yetenek ateş muhafzı gibi korumaktı gökyüzünü kötü güçlerden korumaktı ama kıskançlığı gücünü kötü kullanmaya zorladı , ve aşaığıda eskiden saf ama şimdi gaddar daha büyük bir düşmanı olduğundan habersizdi. Gerçek aşk kazanacaktı , ve asırlar sonra hesaplar görülecekti bilgizilik çağında elde edilen kötülük bilgi çağında yok olacaktı …..
Benim altın saçlı torunum diyerek devam etti ,sen elindeki anahtarlara sahip ol sen savaştan yana olma ve gerçek aşkı bul dünyada efsane ya bu anlatıklarım , sen yeryüzünde hep barıştan yana ol dedi ve yatağına doğru uzandı bende devamını merak içinde kalmıştım , oysa büyükbabamın anahtar derken neyden bahsettiğini anlamıyordum bana hiç anahtar vermemişti ve benimde anahtarım yoktu .
*Bugünde sizlerle bir hikaye ile buluştuk sevgili rüyada rüya ekipi iyi okumalar :)