Kompleks Olmadan Oedipus : Mite Halkın Gözünden Bakmak
Tarihçi Jean-Pierre Vernant, Anzieu’nün makalelerinden yola çıkarak konuya bir tarihçi ve antik çağ uzmanı olarak yaklaşıp, konuyu Freud’ün teorisinden ayrı bir şekilde incelemeyi hedefler.
Bu süreçte iki ana kritik belirler:
1- Gerçeği mitteki gibi ele almak. Yani, Oedipus’un ne babasını öldürürken ne de annesiyle evlenirken hiçbir içgüdüsel sebebi yoktu, onların kim olduğunu dahi bilmiyordu.
2- Freud methodunu, Oedipus miti ile M.Ö. V. yüzyılın politik ideolojisi kapsamında incelemek. Laios’u dört yolda öldürmesi veya Jocasta ile evlenmesi Freud’ün savunduğu gibi bilinçaltının bir ürünü değil çünkü hiçbiri Oedipus için ebeveyn figürleri değildi, o halde Vernant için bu noktada bilgisizlik/ cehalet temelde bulunuyor.
Vernant’ın yaklaşımı iki bilimin zıtlığında buluşuyor; çünkü Vernant için önemli olan bir diğer nokta ise Sofokles’in M.Ö. V. yüzyıla ait eseri ve bu eser dahi konunun ilk kez ele alındığı kaynak değil, öte yandan Freud ise Viyana’da 19. yüzyılın sonu – 20. yüzyılın başlarında yaşadı. Dolayısıyla bu dönem ve kültür farkı Freud için sorun oluşturmasa da bir tarihçi olan Vernant için önemli bir değişken.
Vernant’a göre bu konu dönemin sosyal, tarihi, kültürel, politik hatta dini boyutları ile incelenmeli ve modern çağ Avrupa’sının burjuva bakış açısı ile incelenemez.
M.Ö. V. yüzyılda tragedya sadece bir sanat biçimi değil aynı zamanda sosyal bir olguydu. Piyesleri izlemeye halkla beraber kentin dini ve politik görevlileri de katılıyordu. Demokratik antik Atina kentinde tragedyalar politik tartışmalar için kullanılıyordu; kentin değerlerini ve ideolojisini sarsabilecek olayları inceleyip, halka çözümlerin sunulduğu bir etkinlikti.
Sofokles’in eseri ise tiranlık üzerine bir eleştiri sunuyor. Oedipus; otoriter, gücünü paylaşmayan, hırslı ve hatta şiddetli bir karakter. Farkında olmadan bile olsa bu özellikleri anne ve babasının ölümüne sebep oluyor.
İşte bu noktada, antik Yunan kültürünün dokunulmaz değerlerini çiğniyor. Ensest, cinayet gibi suçlar toplumda demokrasinin ve medeniyetin gücünü sarstığından ve hatta Platon’un da Devlet‘te bahsettiği gibi insanı medeni varlığından uzaklaştırıp bir vahşiye dönüştürdüğünden dolayı çok büyük cezaları hak eder.
Oedipus’un da başına geldiği gibi cezası; sürülmek ve demokratik bir kentten, güvenli ve birliktelik içindeki bir yaşam tarzından uzaklaştırılmaktır.