Yarıyıl tatili olmuş. Çalıştığım köyden bir gençle beraber memleketime gitmişiz. Uçakla gittiğimizi bildiğim halde neden memleketime otobüsle geldiğimizi şimdi düşününce anlayamıyorum, rüya işte…
Memleketime girdiğimizde orada pazar kurulduğunu gördüm. “Bak, buralarda pazar kuruluyor, ne kadar da büyük!” diyorum. Şehrin garajında büyük bir giysi pazarının kurulduğunu da gördük.
Görev yerimden sabahleyin yola çıkmışız adeta. Gün içerisinde de memleketime ulaşmışız. Daha sonrasında da köyüme ulaşmışız. Oraya vardığımda da benimle beraber gelen o gencin artık yanımda olmadığını görüyorum. Kim bilir, nerelerde! Yorulmuşuz, bir kayanın üzerinde oturmuş, dinleniyormuşuz. Bir de baktım ki, yanımda bir kız öğrencimi gördüm yanı başımda. O nasıl oldu da bizimle beraber gelebildi, anlayamıyorum. Bileti, kimliği olmadan uçağa almazlardı ki… Onu da bir yana bırakalım, ailesi nasıl oldu da benim yanımda köyünden dışarı çıkmasına müsaade ettiler, neden memleketime gelinceye kadar olsun onun yanımızda olduğunun farkında bile değilim, vs. Anlamlandıramadığım pek çok şey, gene diyorum, rüya işte. O öğrencimi yanımda fark edince endişelendim, bu nasıl oldu, ailesi merak edecek, vs. diye. Derhal geri dönme, ailesine teslim etme kararı aldım. O bizimle gelen gencin nerelerde olduğunu bilmediğimden kendim olsun çocuğu geri götürmek istedim. Bir yandan da üç haftalık ailemin yanında olma sevincimin böyle kursağımda kalmasına üzülmüştüm. Bunun bir rüya olmasını temenni ettim. Ailemle daha da zaman geçirmek istiyordum çünkü.
“Kalk, kalk, nasıl oldu da sen bizimle buraya kadar geldin? Hemen geri dönüyoruz. Çabuk ol, kalk, kalk.” dediğimde, kızın yüz ifadesi değişti sinirlenir gibi, hırıltıyla karışık bir ses çıkarmaya başladı. Bu sesi her çıkarışında sesi daha kuvvetleniyordu. O zaman anladım ki, o insan değildi. Adeta benimle beraber gelen gencin de insan olmadığını anlamıştım o zaman. Kızın dış görünüşü de değişmeye başladı, görüntüsü de bulanıklaşmaya başladı. Korkarak uyandım.