Ego
Ruhsal yapının en önemli kısmı ego diye tanımladığımız benlik kısmıdır. İnsanı izah etmeye yönelik teoriler çoğunlukla benlik (ego) odaklıdır. Ego kelimesi teknik terim itibarıyla Freud’un teorisinde, ruhsal yapının yapısal açıdan ayrıştırılmasındaki ikinci önemli öğesidir. İd’imiz, dürtüleri ve arzuları temel alıp hazza ulaşmaya çalışırken; egomuz, gerçeklik ilkesini temel alarak var olur. Ego insan ruhunun gerçeklik yönünü temsil eden parçasıdır. Gerçeklik, yaşadığımız evren içerisindeki geçerliliğini yitirmeyecek olan fiziki kuralların ve bunların üzerine bina edilmiş bir medeniyetin varlığını kabul etmektir. Ego bu gerçekliğe uyum gösterdiği oranda egodur. Doğumla birlikte başlayan realiteyle ilk yüzleşme, insan beyninde biyolojik bir takım değişmelere neden olmaktadır. Bu değişmeler ruhsal aygıtın otomatik olarak yeni açılımlara doğru yönelmesini gerektirir. Bilim adamları buna epigenetik bir bakış demektedir. Nasıl ki zigotun oluşmasıyla başlayan insan organizmasının gelişmesi, aşama aşama belirli süreçlerden geçiyorsa, ruhsal yapının gelişimi de benzer bir özellik göstermektedir. Saf bir şekilde id halinde var olan ruhsal aygıt, gerçekliğin acımasız çarklarıyla karşılaştığında egoyu oluşturabilecek epigenetik bir açılım meydana gelmektedir. Bu, çocuğun yürümesinde, konuşmasında ve uyarı açlığında gördüğümüz içsel dünyada var olan şartlar meydana geldiğinde de fonksiyonel olan bir yapıdır.
Aynı şeyi egonun oluşum sürecinde de gözlemlemek mümkündür. Ruhsal yapının kaotik materyalinden içgüdü ve dürtülerin, nesnesine doğru yönelmesi esnasında realite karşımıza çıkmaktadır. Bu durumda bu kaotik materyalden oluşan matriks kısmının bir parçası farklılaşarak yani epigenetik bir açılım sağlayarak egonun ilk çekirdeğini meydana getirmektedir. Burada egonun ilk fark etmesi gereken şey zaman kavramını, mekân kavramını, mantık kavramını ve determinal yapıyı oluşturmaktır. Bebeğin memeyi emebilmesi için bir zamana, bir memeye ve bunun için de bir emeğe ihtiyaç vardır. İlk ego oluşum çekirdeğinde memenin gecikmesiyle başlayan dürtülerin ertelenmesi yavaş yavaş açılımlaşarak tüm dürtüleri bekletebilme, erteleyebilme zaman ve zemin şartlarını ayarlayabilme yeteneğini temin etmektedir. Ego, bu basit fonksiyonları oluşturarak realitenin daha karmaşık açılımlarına doğru yolculuğuna devam eder. Hayatta var olup yaşayabilmenin tek koşulu gerçeklik ilkesini algılayabilmek ve buna uyum gösterebilmektir. Bu çok zor bir olaydır. Beş duyu ile algılanan milyonlarca bilgi girdisinin beyinde bir merkez tarafından değerlendirilebilmesi, tanınabilmesi ve kaydedilebilmesi için, hem beyin yapısının hem de zihinsel yapının belirli bir gelişmişlik evresine gelmesi gerekmektedir.