İslami Açıdan Rüya ve Uyku Kavramı
Kur’an-ı Kerim’de uyku şöyle tarif edilir: “Gece olsun, gündüz olsun, uyumanız Allah’ın kudretini bildiren alametlerindendir.”(Rum, 30/ 23). İslami olarak rüya tanımı yapılacak olunursa; “Allah Teala’nın melek vasıtasıyla hakikat veya kinaye olarak kulun şuurunda uyandırdığı kişiye özel görüş, düşünüş ve vicdani duygular veya şeytani telkinler meydana gelen karışık hayallerden ibarettir.”
“Uyku hislerin uyuşmasından doğan bir haldir. Bir bakıma uyku küçük ölümdür. Rüya ise uykuda görülen şey, düş, vakıa, alem-i manadır.”
İslam’a göre rüya görme, insan nefsinin, kendi iç dünyasında, bir an için olayların hakikatinin suretlerini mütalaa etmesi olarak değerlendirilebilir. Konuyla ilgili olarak İbn Kesir, “Şüphesiz ki nefs, ruhani olduğu zaman (manevi bir hale geldiği vakit) olayların suretleri onda bilfiil mevcut olur.” demektedir. (İbn Kesir, 1985: 4080).
“Uyku halinde görülen şeye rüya denmektedir. Rüyayı; “Misal alemindeki kaderle alakalı levhaların, aynen veya değişik yansımalar halinde uyku halinde ruhumuza aksetmesidir” şeklinde tarif etmek de mümkündür. Buna göre rüya aleminde görülen şeyler, ruhun melekut aleminde gördüğü şeylerin sembolleştirmesidir.
Dolayısıyla hak rüyalar berzahla ilgili birtakım tablolardır. Rüya, alem içinde alemlerin varlığına, ahiretin yanında ruhlar aleminin kesinliğine, müstakbelde olacak hadiselerin önceden görülmesiyle de kaderin mevcudiyetine bir işarettir. Dolayısıyla ondaki müjde, uyarı ve mesajı anlamamak, onu görenler veya o rüya ile ilgisi olanlar adına bir kayıptır. Bu durum ise mesaj taşıyan rüyayı bilmek kadar, onun yorumunu da bilmeyi gerektirir. İnsan ruhunun ve onun mahiyetinde bulunan rabbani latifelerin alem-i melekutla bağları vardır. Ruh, uyku halindeyken bedene ait dertlerden kurtulunca, tabii olarak o tarafa meyleder veya bu durum şu ayete göre bedenden bir ayrılış ve ind-i ilahiye yükseliştir: “Allah ölenin eceli gelince, ölmeyenin ise uykusunda iken canlarını alır. Mevtine hükmettiğini yanında bırakır, diğerini ise bir süreliğine gönderir.” (Zümer 39/42).
Bu durumda ruh, aynen bir aynaya akseden suretler gibi, ona öteden akisler gelir veya öteleri görür. Bunlar levh-i mahfuzun cilveleri veya kader kaleminin numuneleri olabilir. İşte bunlar rüya suretinde görülmeye başlanır. Bu rüyalar, bazen kişinin beklentilerine de uygun olur.” (Köksal, 2008: 36).