Bilinç ve Bilinçaltı
Genel anlamda bilinç şu şekilde tanımlanmaktadır: “Bilinç, birinin anılarının, duygularının ve bedensel duyumlarının olduğu kadar, görsel ve işitsel dış dünya olaylarının da farkında olmasını kapsayan bir süreçtir. Uyku, bilinç ile bilinçsizlik arasındaki en açık ayrımdır. Bilinç, içsel ve dışsal durumların o andaki farkındalığı olarak tanımlanır. Bu tanıma göre bilincin iki yönü vardır:
-Bilinç, çevresel uyaranların fark edilmesini içerir. Örneğin, aniden bir kuşun ötüşünün, keskin bir diş ağrısının ya da eski bir arkadaşın görsel olarak tanıma farkına varılır.
-Bilinç aynı zamanda, bir kimsenin kendi zihinsel olaylarına ait düşüncelerini de kapsar- bu düşünceler, sizin dahilî benlik ve farkındalık duygularınızdan ve anılarınızdan kaynaklanır. Örnek olarak; bir kuşun adını, dişçinizin telefon numarasını ya da kalabalığın içinde ne kadar utangaç olduğunuzu düşünebilirsiniz.”
Psikoloji açısından temel referanslar arasında gösterilen “İnsan ve Davranışı” isimli kitaba bakılacak olunursa bilinçaltı şu şekilde tanımlanmaktadır: “Bilinçaltı farkında olunmayan arzu, istek, dürtü, duygu ve düşüncelerin depolandığı büyük hazneyi temsil eder. Örneğin yakın bir arkadaşa duyulan derin kin bilinçaltında saklanır. Bilinçaltındaki bu arzu, istek, dürtü, duygu ve düşünceler sürekli davranışı etkiler ancak kişi bu etkinin farkında olmaz.”
Fechner’e göre; zihin bir buzdağına benzemektedir. Şöyle ki, buzdağının önemli bir bölümü yüzeyin altında kalan ve görünmeyen buzdağını, yani zihnin gözlemlenemeyen güçler tarafından idare edilen bölümünü temsil eder. İşte bu gözlemlenemeyen bölüme bilinçaltı denilmektedir. Bilinçaltı duygu ve düşünceleri, davranışı doğrudan ya da dolaylı olarak etkilemektedir.