Günün birinde hekimlerin dikkatlerini düşlerin “psikolojisi”nin yanı sıra “psikopatolojisi”ne de yöneltmek zorunda kalacakları konusunda hiç kuşku yoktur.
S. Freud
Uyku; kişinin duyusal uyaranlarla uyandırılabildiği belli süreli, periyodik ve geçici bilinçsizlik durumu ola- rak tanımlanabilir. Uykuyu tanımlayan 5 fizyolojik evre uyku döngüsünü oluşturur (Şahin ve Aşçıoğlu, 2013). Bu evrelerin ilk dördünde hızlı göz hareketleri gözlen- mez, son evre ise hızlı göz hareketleriyle karakterizedir. Bu bağlamda uykunun ilk dört evresi n-REM (hızlı göz hareketleri olmayan), son evre ise REM (hızlı göz ha- reketleri) uykusu olarak sınıflandırılmaktadır. Uykunun ilk evresi başlangıç evresidir. Kişi bu evrede kolaylıkla uyanabilir. İkinci evre hafif uyku evresidir, uyku basması olarak da adlandırılır. Bu evrede uyandırılan kişi uyanık olduğunu zanneder ancak çevrede olup bitenlerden ha- berdar değildir. Üçüncü evre orta dereceli uyku evresi- dir, bu evrede uyandırılan kişi uyuduğunun farkındadır. N-REM evrelerin sonuncusu dördüncü evre ise en derin uyku evresidir, vücut metabolizması yavaşlar ve gece terörü, uykuda gezinme gibi bozukluklar bu evrede ger- çekleşir. Ayrıca kaliteli uyku, başka bir deyişle dinlenme ile ilgili süre bu evre ile ilişkilidir. Hızlı göz hareketleriy- le karakterize REM evresine paradoksal uyku da denir. REM evresinde limbik sistem dışındaki beyin bölgeleri deaktivitedir. Aktiviteye devam eden bu bölge özellikle amigdala, duygusal işlemleme sürecinde önemli rol oy- nar (Wilkenson, 2006). Anımsanan rüyaların bu evrede görüldüğü bilinmektedir. Bu çalışmanın amacı psikoloji biliminde rüya çalışmalarının yerine değinmek, başka bir deyişle tarihçesi, malzemesi ve yöntemi hakkında bilgi vermektir.
Rüya, uykunun genel ve karakteristik özelliklerin- den biri olup, REM evreleriyle yakından ilişkili bulunan, görsel, işitsel ve duygusal yaşantılar olarak tanımlana- bilir. Rüyaların uyku döngüsünde REM evreleri ile ya- kından ilişkili olduğundan söz edilse de, yapılan araş- tırmalar nREM evrelerinde de rüya görüldüğünü ancak REM evrelerine kıyasla daha az anımsandığına vurgu yapmaktadır (Baylor, George, Cavallero ve Corrodo, 2001; Foulkes ve Schmidt, 1983; Stickgold, Pace-Schott ve Hobson, 1994).
Rüya yaşantılarına ilişkin ilk bilimsel açıklamalar uykunun fizyolojik temelleri ile ilişkilendirilerek yapıl- mıştır. Rüyaların psikolojik tarihi gözden geçirilirken söz konusu açıklamalardan da söz edilmiştir.